|
HACI YUSUF BAHRİ EFENDİ
HACI YUSUF BAHRİ EFENDİ
Hacı Yusuf Bahri Efendi (Rh. A.) 11 Nisan 1255 (1839) tarihinde Ünye'ye bağlı Taflancık Köyü'nde Dünya'ya geldi. Ailesi : Babası Taslı Hoca namıyla ma'ruf Hacı Feyzullah Efendi'dir. Bağdat taraflarından göç ederek, önce Bitlis civarında ikamet etmiş, sonra da Ünye'ye gelerek burada yerleşmiştir. (1) Ziraatle meşgul olan ârif bir zat idi. Yusuf Bahri Efendi dört kardeşin ilkidir. Kardeşlerinin isimleri : Mehmet (Hoca), Fadime ve Mustafa (Yazıcı)'dır.
Tahsili : Hacı Yusuf Efendi 20 yaşında iken (11 Ağustos 1274) Ünye'de Sadullah Bey Medresesi'ne kaydoldu. 12 sene, Müderris Abdullah Efendi'den ders gördü. 28 T.Evvel 1286 tarihinde İstanbul'a gelerek Süleymaniye ve Dar - ül Hadis Medreseleri'ne kaydoldu.
Süleymaniye Dersiâmlarında Hemşinli Hacı Salim Efendi'den ulûm-i Âliyye'yi, Beyazıt Dersiâmları'ndan Abdülkerim Efendi'den İlm-i Tefsîr'i, Süleymaniye'de Şeyh Kasım ve Gümüşhaneli Şeyh Ahmed Ziyaeddin Efendi'lerden İlm-i Hadîs'i, Fatih Dersiâmları'ndan Hacı Şakir Efendi'den de Meâni, Usûl ve Cüz'iyyat'ı okuyup, 21 Kanun-i Evvel 1286'da bitirerek icazet alıp, memleketi olan Ünye'ye döndü. Arapça ve Farsça okur ve yazar, Arapça'yı ana lisanı gibi konuşurdu.
Ahlâk ve Şemaili
Merhum uzun boylu idi. Ne çok şişman ne de çok zayıf değildi. Sakalı bir tutamdı. (Bir tutamdan uzun olmasını sünnete uygun olmadığı için caiz görmezdi.) Gömlek üzerine kavuşturmalı entari giyerdi. Alta şalvar, en üste ise hırka giyerdi. (3)
Başındaki sarığı beyaz değildi. Beytullah'tan gelme kenarları işlemeli bir sarıktı. Pazara giderken ve abdest alırken kolları bol bir abdestlik giyerdi. Cuma ve Bayram günleri, padişahın gönderdiği ve adına binit denilen siyah uzun bir cübbe giyerek Büyük Câmi'de va'z ederdi.
Çevrede etkisi büyüktü. Trabzon Vâlisi, Samsun Sancaktarı, Miralaylar ve diğer devlet adamları ziyaretine gelir, tavsiyelerini alırlardı. Evde çocuklarına karşı çok şefkatli davranırdı. Onları hiç azarlamazdı. Çocuklarına hitap ederken isimlerinin sonuna "efendi" ekleyerek hitap ederdi. (Emin Efendi gibi.)
Talebelerine karşı da gayet şefkatli davranır, onları dövmezdi. Ancak talebeleri de ona karşı çok saygılı idi. Evinden medresesine giderken, yolu üzerinde bulunan Kazancılar Arastası'ndan geçerken, çoğunluğu Rum olan bakırcı ustaları çalışmalarını bırakıp, ayakta Hoca Efendi'nin geçmesini beklerlerdi. O da hepsini selâmlar, tek tek hatırlarını sorardı.
Küçük çocukların bile selâmını alır, onlara selâm verirdi. Sokakta oyun oynayan çocuklar onu görünce oyunlarını bırakır, selâma dururlardı. Küçük çocukları çok severdi. Onlara "mübarek can" diye hitap ederdi.
Beşikte bir çocuk ağlasa hemen kucağına alır, mübarek can diye sever, ilâhiler okuyarak onu sustururdu. Peygamber Efendimiz'in, torunları Hasan ve Hüseyin Efendilerimiz'i, Ebu Cehil'in çocuklarının deveyle gezmelerine özendikleri için sırtında gezdirdiğini anlatır, bu sünneti de ifa etmek için torunlarını sırtında gezdirirdi.
İri, beyaz bir katırı vardı (4). Bunun bakımıyla vazifeli himayesindeki yetim çocuk, Ramazan'da iftar yemeklerine gecikse onun gelmesini bekler, orucunu açmazdı. Kalın bir Tıp Kitabı vardı. Yazın yaylaya gittiğinde salgın hastalıklara yakalananlara bitkilerden ilâçlar yapar, dağıtırdı.
Çocukları : Emin, Abdullah, Feyzi, Fahreddin, Tekabiddin ve Ahmet isimlerinde altı oğlu; Sıddıka, Fahriye, Safiye, Bahriye isimlerinde dört kızı vardı. Bunlardan Fahriye Hanım (95) yaşında ve Safiye Hanım (83) yaşında hayattadır.
Dinî Hizmetleri
Ünye'ye döndükten sonra Sadullah Bey Medresesi'ndeki hocasının vefatı üzerine 30 Kanun-i Sani 1286 (1870)'da halkın seçmesiyle ilk feyz aldığı hocasının yerine Sadullah Bey Medresesi'nin müderrisi oldu. (Resmen Fetvâhâne-i Âli tarafından beratla müderris tayin edilmesi ise 7 Mayıs 1303 tarihinde oldu.)
1 Teşrin-i Sani 1299'da 100 kuruş maaşla Ünye kazası müftülüğüne tayin oldu. Bu arada Bursa Müderrisliği payesi de verildi. Tedrisatına mâni olduğu gerekçesiyle 15 Şubat 1300'de Müftülük'ten istifa ederek halka-i tedrisinde bulunan talebeleriyle meşgul oldu. Ancak 14 Haziran 1325'de tekrar Ünye Müftüsü oldu. (2)
Hayli yaşlandığı için Mart 1331 (1912)'de emekli oldu. 1922 senesinde vefat edinceye kadar medresedeki vazifesine devam etti. Kabri, Ünye'de Tepe Mezarlığı'ndadır.
Menkıbeleri
- Çok kurak geçen bir Yaz mevsiminde üç ay boyunca yağmur yağmayınca halk toplanıp Hacı Yusuf Efendi'ye gelerek, Yağmur Duası'na çıkmak istediklerini bildirmişler. Hacı Yusuf Efendi üç gün müddet istemiş. Üç gün sonra Yağmur Duası'na çıkılmış. Henüz Yağmur Duası'ndan dönerlerken sağanak halinde yağmur yağmaya başlamış; halk kuraklık tehlikesinden kurtulmuştur.
- Trabzon'da hocalar akaid ile ilgili bir mevzuyu anlayamamışlar. Bir arkadaşlarını, büyük âlimlerden bu mevzuyu öğrenmesi için İstanbul'a göndermişler. Adam deniz yolu ile İstanbul'a giderken Samsun Limanı'na uğramış. Halk, hoca kıyafeti ile gördüklerinden bu adama ilgi göstermişler; burada ne aradığını sormuşlar. O da durumu anlatınca, İstanbul'a gitmesine gerek olmadığını; Ünye'de Hacı Yusuf Efendi'nin bu sorunun cevabını verebileceğini söylemişler.
Adam Ünye'ye gelmiş; Hacı Yusuf Efendi derste olduğu için dershanenin kapısında beklemeye başlamış. O sırada içeride Hoca Efendi talebelerine, dışarıdaki adamın da duyacağı kadar yüksek bir sesle aynı mevzuyu anlatıp "bazıları bu mevzuyu anlayamazlar, halbuki aslı böyledir." deyince adamcağız Hacı Yusuf Efendi'nin eline sarılmış ve senelerce onun hizmetinde bulunmuş.
-Rus ordusunun Karadeniz kıyısı boyunca ilerlediği zamanda bütün Trabzon ahalisi Ünye tarafına gelip Beylik horu denilen mevkiye yerleşmişler. Rus ordusu Haşut'a (5) gelince Ünyeliler'de de Tokat civarlarına göç etme fikri oluşmuş. Bunu Hacı Yusuf Efendi'ye sormuşlar. O da "Erbaa'da Hacı Bahrullah Efendi diye mübarek bir zat var; bir heyet oluşturup ona gönderin ve ondan gelecek cevaba kadar bir yere gitmeyin" demiş.
Hacı Bahrullah Efendi gelenlere "Hacı Yusuf Efendi kerametini gizliyor. Rus ordusu gidecek, onun için sizi oyalıyor." demiş. Heyet geri dönmüş. Bu arada Rusya'da Bolşevik İhtilâli çıktığı için ordu birbirine düşüp, çekilmiştir.
- - Ünye'den Hac'ca giden bir adamın Hac'da parası bitmiş (veya kaybolmuş). Çaresiz bir halde Mescid-i Nebevî'ye gidip dua etmiş. O gece rüyasında Peygamber Efendimiz'i görmüş. Sabah namazını filân câmide kıl diye emretmiş. Sabah namazı için o câmiye gittiğinde namazı kıldıranın Hacı Yusuf Efendi olduğunu görmüş.
Namazdan sonra elini öpüp, derdini ona anlatmış. O da kimseye söylemeyeceğine söz aldıktan sonra gözlerini kapatmasını ve aç deyinceye kadar açmamasını tembihlemiş. Adam gözlerini açtığında kendini Ünye'de bulmuş.
- Uzun yıllar Sadullah Bey Medresesi'nde talebe okuttuktan sonra artık tasavvufî eğitime yöneleyim düşüncesiyle şeyhi Gümüşhaneli Ahmed Ziyaeddin Efendi'den izin almak için İstanbul'a gitmeye karar vermiş. Ünye vaizi Arif Efendi'den de kendisine yol arkadaşı olmasını istemiş. Birlikte Ahmed Ziyaeddin Efendi'nin yanına girmişler.
Onlar girer girmez daha hiçbir şey söylemeden Ahmed Ziyaeddin Efendi, Hacı Yusuf Efendi'ye hitaben "Sen tedrisine devam et" demiş. Tasavvufî eğitim görevini ise Arif Efendi'ye vermiş. Arif Efendi uzun yıllar Ünye'deki Nakşi Tekkesi Mürşitliği'ni yapmış. Hacı Yusuf Efendi ise medresedeki vazifesine devam etmiş. (6)
- Hacı Yusuf Efendi'nin evinde yangın çıkmış. Üç kütüphane dolusu, değerli kitapları da evle birlikte yanmış. Yangın esnasında evde bulunan, birisi Büyük Câmi'ye ait iki adet Sakal-ı Şerif'in bir Şeyh Efendi tarafından alınıp götürüldüğü görülmüş.
- Bir sonbaharda köyüne giden Hacı Yusuf Efendi annesinin karşı tepeye bir nûr düştüğünü söylemesi üzerine, kendisiyle görüşmeye gelen Cini Bağdat'ın (7) Tekke Şeyhi Hacı Mehmet Efendi'yi de yanına alarak o tepeye gitmiş.
Oradaki büyük bir ağacın altında yatan bir şehit olduğunu söyleyerek, o ağacın civarındaki araziyi satın almış. Kumarlı Tepe denilen bu yere bir medrese ve bir câmi yaptırmış. Yazları talebelerini alarak burada eğitime devam edermiş. (Ne yazık ki bugün o medresenin sadece temelleri kalmıştır.)
- 93 yaşındaki kızı Bahriye Hanım, babasının her şeyin Kur'ân'da olduğunu söylediği, tarihî ve teknolojik pek çok hâdiseyi önceden haber verdiğini söylüyor.
- Hayattaki son talebesi Hacı Abdullah (Aydın) Efendi'nin, hocası Hacı Yusuf Efendi'den naklettiği bir şiir :
"Bozulup durur bu cihan
Sanma bir dahi düzele,
Şimdi rağbet edilir
Puşt ile mübtezele.
İşimiz kaldı hem
Hüdayı lem yezele,
Hazreti Mehdi çıka
Bu Dünya bir daha düzele
Bugün 16 ziyaretçikişi burdaydı!
|
|